12 Haziran 2018 Salı

Günümüz (Bölüm:2)

Serval Operasyonu
Karanlıkta ki bir gölgeyi fark edebilir misin?

Yüzleri peçeli, kafalarında siyah bandaj benzeri bez, ellerinde AK-47 ile etrafta canlı cansız ayırmaksızın ateş ediyorlar.
“Onlar için bir gölge bile hedef!”
Kavurucu güneşin ışınları, kurşunları eritecek kadar olmasa da haliyle fazla ki ateş üstünde yürüyormuş hissi uyandırıyor. Ben ise sağır edici şekilde ki silah sesleri, bombalar ve kopan et parçaları ile bir çukurda beraberim.
Yanımda omzundan vurulmuş, kan kaybetse de halen beni güldürmeyi başaran Çavuş Vincent.
“Nasıl ama Faraji, bir festival havası var değil mi?”
Bıyık altından sırıtarak, “Aptal aptal konuşma da yarana baskı yap Vince.”
AQIM ve MUJAO ile çatışmaktan elleri su toplamış bir tabur asker ile yaşamak ve ter bezlerinin ciğerlerden daha hızlı çalıştığı bir ortamda günümüzü gün ediyoruz. Daha ne isteyebilirim ki?” diye alaycı bir tavırla söylendi Vincent.
Hep böyledir, biraz alaycı biraz da umursamaz ama eğer canınızı birine emanet edecekseniz o gerçekten listenin başında gelir.Dediklerin de gerçekten de haklı.
Kuru bir hava, kullanılan insanlar ve son bulan hayatlarla dolu bir yer burası. Üstelik AQIM üyelerinin yarısı benim doğduğum, büyüdüğüm ülkeden yani Moritanya’dan.

İki metre yakınımızda bir saniyeliğine kulakları sağır edercesine bir gürültü ve alev topu gördük. Sarsıntının ve basıncın etkisiyle bir yere savrulmuştuk. Diğer cepheden üç asker gelip bizi güvenli bir konuma daha sonra tedavi için çadıra götürmüşler.
Dikiş atılırken gözlerimi açtım. Bilincim halen açık ama zar zor nefes alıyor, sağ elim ile kaburgama bastırırken, susuzluktan kurumuş dudaklarımdan biraz da bitkin şekilde
“Vince nerede? Bırakın beni!” diye haykırıyordum.
Tedavim yarım yamalak yapılmasına rağmen birden ayaklandım. Yerimde duramuyordum.
Kısa bir süreliğine gözlerim kararır gibi oldu ama kendime gelmiştim. Dişlerimi sıkarak acımı hafifletmeye çalışıyorken boynuma bir iğne saplandı ve havadan bırakılmış bir bomba gibi yere çakıldım. O an tozun, barutun, kan ve ölümün kokularını hissedebiliyordum.

Vincent “Ecole Polytechnique” üniversitesinden beri en iyi arkadaşımdır.  Askeri bir okul olduğu için ikinci senesinde kılıç dağıtmak gibi bir gelenekleri var ve kılıç ile tavuk parçalayıp yediğimizde gerçekten çok eğlenmiştik. Belki de o dönem de ki bir aptallıktı ama bize komik gelmişti.
Normal şartlarda okulu bitirip, Fransız Silahlı Kuvvetlerine katılabiliyor yâda isterseniz sivil olarak çalışma imkânı tanıyorlardı ancak çoğu kişi bunu istemiyor. Bizim dönemimizden ise sadece dört kişi bunu istemişti ve içlerinde ben yoktum!

Nuakşot’tan geldiğimden beri DGSE için yetiştirildim.
Başta Damien Fabre olmak üzere çoğu kişiden eğitim aldım tabi ki Abdu Babamı geri de bırakamazdım. Birlikte Fransa’ya gittik. Biyolojik babamın kim olduğunu da hep merak ettim ancak bu bilgiyi benle belirli bir süre paylaşamayacaklarını söylediler.
DGSE’nin de yardımı ile artık Fransız vatandaşı olmuştuk. Bir şeyler yapmak için biyolojik babamın bıraktığı bir fon vardı ama Abdu Babam gururludur o yüzden o fona hiç dokunmadı. İlk başlarda bir fırında çalıştı. Birkaç sene sonra Saint Germain caddesinde pencereleri ceviz ağacından, açık renkli kapısının üstünde karınca duası bulunan ufak bir fırın açtı. Bana hep doğruluğu, dürüstlüğü ve yapılan iyiliği hiçbir zaman su yüzüne çıkarmamam gerektiğini öğütledi. Neden bizi buraya kadar getirdiklerini sorduğumda susuyordu. Yüzü düşüyor sorumu cevapsız bıraktığı için üzülüyordu. O da bilmiyordu ki zaten bilse muhakkak söylerdi. Önemsiz biri olsam Sahra Çölüne gelip bizi aramazlardı.
Bunu bilmeyecek kadar da akılsız değildim…

AQIM: Kuzey Afrika (Mağrip) ülkeleri El Kaide grubu.
MUJAO: Birlik ve Cihad Hareketi (Batı Afrika)
Ecole PolytechniqueParis yakınlarındaki Palaiseau bölgesinde bulunan, devlete bağlı yüksek eğitim ve araştırma kurumu.
DGSE: Fransa İstihbarat Teşikilatı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ölüm Merdiveni (Bölüm:3)

Çaba ve Gözyaşı Yıpranmış bir dalın çırpınan yaprakları gibiydik. Rüzgârdan üşüyor, bazen de savrulup düşüyorduk. Karşıya bakıyorum a...